1. iş servisi
  2. evinizle iş arasında iki araç kullanmanız gerekiyorsa çok yararlı bir hizmettir. uykusundan bahsetmişler yukarıda, doğrudur uykusu çok tatlıdır. kısa sürmesi hiç dert değil, güzeldir. kitap falan okursunuz ve ileriki yaşlarınız için projeksiyonlar yaparsınız ve kendinizi 5-10 yıl sonra da halen o koltuklarda görme ihtimalinize karşı zihninizi açık tutar. bunun yanında güzel sayılabilecek, yaşınıza göre hatun da varsa tadından yenmez. motive edebilir sizi iş için ama sahte cennetlerdir bunlar unutmamanız gerekir.
  3. amma velakin bu hizmetin akabinde sabah simit ve hazır peynir alıp kahvaltı yapıyorsanız sıkıntı vardır. çünkü memur olmanın ilk ve en erken şartını sağlıyorsunuz demektir bu. kendinize gelin ve uyanın o tatlı uykudan!!!
  4. neşet ertaş
  5. benim için de behzat ç. ile belirginleşmiş ve şivan perwer, ciwan haco, tom waits, noire desire, ahmet kaya, cohen ile gecelerime konuk olmuş mütevazı, sazı sesi güzel sanatçı. öldü doğru ama zaten yaşarken de sesleri sözleri eserleri ile varolanlar ne zaman ölmüş ya da yok olmuş ki o da ölsün, gitsin. orta anadolu'yu insana güzel gösterecek bir kaç şeyden biridir artık. sevdim kendisini ve gittiği diyar cenneti olsun derim. dinlemek ve onunla hüzünlenip durgunlaşmaktan başka çare yoktur. arada hakkında kötü entrylere de denk gelebilirsiniz buraları okurken, onlara onun hanım kızımıza verdiği tepkiden fazlasını vermeyin zira incinir üstad.
  6. şarap
  7. aşk içkisidir.sevgilinle içersin. o yoksa onu düşünüp içersin. sevgilin yoksa olacak olanı düşünüp ya da aşık olmayı isteyerek içersin. sevişmek için içersin, sevişirken içersin, seviştikten sonra içersin. romantiktir şarap sınıflarüstü, sınıfsız ve asaleti falan sallamaz. şiir, güzel müzik ve sigara yanında iyi gider. bunlar olmazsa kafan var ruhun var onları kullan şarap gerisini getirir.
  8. ameleliği yoktur, angarya yaratmaz. kalbe iyi geliyorsa sebebi yine aşktır, aşkın rahatlatıcı gücüdür. acılı da olsa aşk, şarap rahatlatır sizi acıdan boşaltarak.
  9. vladimir vladimiroviç mayakovski
  10. değerli, yürekli, aşık, çocuk ve cesur rus şair. bana göre şiirin rusça güzel olmasının müsebibi. o intihar etti çünkü hayatın ona verebileceği, onun insana verebileceği bir şey kalmamıştı.acı çekiyordu ve onu özgürleştirecek olanın ölüm olduğunu biliyordu. her ne kadar yüreği devrim ve halk ile yanıp tutuşan bir devrimci de olsa, ölmek yapılacak en kolay şey de olsa mücadele dururken, o bir insandı daha da zoru o şair bir insandı. anlamak zor değil onu. ne mutlu ona acılarını mücadelesini en güzel şiirlerle anlatabildi.
  11. behzat ç.
  12. sanatın hem sanatçılar hem de izleyenler için bir masturbasyona dönüşmesi riskine örnek olan dizidir. kabul etmek gerekiyor dünya senaristler, oyuncular ya da dizi izleyenler sayesinde daha güzel bir yer olmayacak ama hayal mahsulü olduğunu her seferinde dile getiren bir diziye de kendini bu kadar kaptırmak nedir? nasıl açıklanabilir? bu diziyi izleyenlerin arka sokaklar veya kurtlar vadisi kitlesinden farklı olduğu ve olaya bakışının daha olgun, tatmin olmanın yanında daha iyisini bekleyen ve eleştiren olması gerektiği savı maalesef gün geçtikçe geçerliliğini yitirir duruma gelmekte. aslında bu biraz da dönem ile ya da nesillerle ilgili bir durum. şöyle ki; bir dönem istedikleri şeyler için, değişim için mücadele edenlerin yerine şimdi sadece istedikleri şeyleri bireysel emekle ve 'normal' yollarla dile getiren ve bununla kendilerine benzeyenleri tatmin edip gazını alan, bu sayede hem kendi tatmin olan hem de kitlesini memnun eden kesimler ya da kişiler var. entrylerin birinde bir yazar dönemin iktidarı sayesinde bu dizinin çekildiğini yazmış. aslında bu mevcut olanı yani belirlenen sınırları, yapılabileceklerin kapsamını gayet güzel açıklıyor. diziler izlensin şükelalar verilsin ve sabah kalınan yerden devam edilsin. senaristler ve oyuncular tepkileri tahmin ediyor ve bazen hatta sık sık tepkilere göre iş çıkartıyor. arz talebi talep arzı yaratıyor anlaşılan.
  13. senarist amire, amir bize, biz senariste, senarist amire amir bize...
  14. tabi sevişemiyorsan masturbasyon en kolay ve iyi çözümdür bunu da gözden kaçırmamak gerek.
  15. yazı tura
  16. 2005'te vcd player ile izlediğim uğur yücel filmi. bugün tekrar izledim ve ne kadar vurucu bir film yapıldığına tekrar şahit oldum. ülkenin karışık ve acı dolu problemlerinin üzerine deprem ve 'eşcinsellik sorununu' da ekleyip izleyiciyi baya hırpalamıştır. konu fazlalığı biraz yönetmenlerin ilk filmlerinde her şeyi anlatmaya çalışması sorunsalı yaratsa da bu uğur yücel için geçerli değildir zira kendisi malumumuzdur.tabi bu durum senaryoyu biraz zorluyor ve abartılmış havası verebiliyor.
  17. temel olarak, boktan bir ülkede veya dünyada yaşıyoruz, bunun altından kalkamayacağız alt metnine sahip olmakla birlikte insanlara inandıkları, yaşadıkları ve değer olarak benimsedikleri şeylerin aslında ne kadar sonradan ve hayatı zehirleyebilme potansiyeline sahip olduklarını gösterme çabasındadır.
  18. evet film çok güzel ortaya koymuş: savaş kötüdür ve anlamı olmayan bir savaşta insanlar ölüyor biz kaybediyoruz. rumlara çok haksızlık yapıldı. eşcinsellik bir sorun değildir ve onların elinde değildir (film bu konuya farklı açıdan yaklaşmıştı ama olsun). her yerin arka sokaklarında ve kenar mahallelerinde acılar dramlar var.
  19. sanat her ne kadar sanat için olsa da toplumsal dönüşüm misyonu da taşımalı bir yerde. uğur yücel zaten bu amacı güttüğü filmlerinde başarılı olup iz bırakabiliyor.
  20. sinema ve oyunculuk açısından göz dolduran oyunculuk kesinlikle. kadro zengin ve herkes üzerine düşenin en iyisini yapmış. zaten bir işte settar tanrıöğen ya da erkan can varsa oradan kötü bir şey çıkmaz. kenan imirzalıoğlu da filmdeki karakter ile kabadayı'daki devran reis rolüne giriş yapmış anlaşılan.
  21. uğur yücel ve tüm ekibin eline sağlık. uğur yücel türkiye sinemasını güzelleştirecek bir kaç isimden biridir. umarım hırsız polis ve ejder kapanıyla heves ettiği polisiyeden umudunu keser de yine bu tür filmler yapmaya başlar.
  22. mutlaka izlenmeli- 4/5.
  23. ölmüş yengesine tecavüz eden türk genci
  24. marquise de sade'ı bile şaşırtabilecek gençtir. sade en azından cinayet tarafıyla o kadar ilgilenmez ve ama sikiş olayında ölülere de yer verir. karakterleri bunu yapar ve bundan zevk alır. nereye gidiyoruz diye soru sormamız için illa medyanın bunları dile getirmesi gerekmez.insan bazen salt meraktan bile her şeyi yapabilir. bunun türk falan olmak ya da derin bir toplumsal ahlaksızlığa saplanmakla bir alakası yoktur. sakin olmak gerek.
  25. ankara
  26. iddiasız şehir. evet ankara ne ölümüne sevebileceğiniz ne de delice nefret edebileceğiniz bir şehirdir. şairlerin eşlerine yazdıkları şiirler gibidir: bazen kötü, daha çok vefa için yazılmış gönül alma şiiri. istanbul ya da izmir güzel, çekici, seksi, tehlikeli bir kadınsa eğer, ankara evlenmek isteyeceğiniz huzur bulacağınıza inandığınız o mahcup ve çok şey istemeyen kadındır. yedi yılımı verdim daha ağız dolusu küfredemedim (belki bazen soğuğuna kızdım) ve her an terketmem gerekirse arkama bakmadan gidebileceğim şehirdir ankara.
  27. orta doğu teknik üniversitesi
  28. girerken zorlanmasam da çıkarken yurttaki güvenlikçinin geçmiş olsun demesiyle aslında ne kadar yorulduğumu hatırlattığı okul.
  29. zor olması gerçekten klişeden ötedir. ben sözüm ona sosyal bir bölümünü bitirdim ama gerçekten çoğumuz boğazımıza kadar asosyaldık bölümde. mühendisleri falan sormayın! projeler, sınav dönemi not kovalamalar, stres, ders çalışma amaçlı uykusuz geceler, not için renkten renge kılıktan kılığa giren öğrenciler, tikiler, apolitik boş boş yaşayan guruplar, anlamsız sosyalleşme çabaları, tuhaf örgütlenmeler ve politiklikler, paracı yönetim ve memnuniyetsiz öğrenci işleri çalışanları (bir çoğu), kafası karışık öğrenci ve hocalar ile odtü gerçekten insanın aklı varsa okumayı bir daha düşünmesi gereken bir üniversite. o kadar gereksiz şeylerle meşgul edilir ki kafalar insan çoğu zaman kampüste kafası önde gezer ve ne yapacağına karar vermekle uğraşır. maksat odtü mezunu olmak!
  30. kim yaşıyor odtüyü derseniz cevap fizik çimlerinde yayılanlar ve gece devrimde içerek sabahlayanlardır. bitirince ne yapıyorlar bilmiyorum ama bunlar odtü'de yaşayabilenlerdir. ben yaşamadım. bunalıma girip kafa dinlemek istediğimde de kampüse neredeyse bir yıl uğramadım. bahar şenlikleri dönemine sınav koyan hocalardan dolayı çoğu zaman o vaha gibi bir kaç günde de kütüphane ve benzeri kapalı mekanlarda geçti zamanım. ne oldu sonra bitirdim işe de girdim ama bunda odtünün zerre katkısı olmadı. bursları iyidir ona laf yok. mezunlar derneği de genelde iyi çalışır. yalnız bana angarya gibi geliyor hep 5-6 yılını verip bu kadar sıkıntı çekmek ve kasmak ta kasmak.
  31. ingilizce eğitim olayı da daha çok öğrenciye bağlıdır. o kadar yıl okuyup bir kaç ders kitabı ingilizcesi dışında bir ingilizceye ihtiyaç duymayıp okulu bitiren baya öğrencisi vardır odtünün. bilen bilir hocaların da ingilizcesi genelde iyi değildir. mezunları iyi yerlerde çalışabilir ama bunun okul ile birebir ilişkisi yoktur. kimse sırf odtülü diye bir işe alınmaz alınmamıştır.
  32. çok sert oldu ama ben baya çektim buradan. şimdi burs olayı da baya sıkıntılıymış duyduğuma göre. birçok bölümde de puanlar düşüyormuş. geçmişten kalan bir mirası anlayışı vardı okulun biz ona gittik ama o özellik şimdi anca tanıtım günlerinde kullanılan bir reklam malzemesinden öte bir şey değil. kim bu hale getirdi nasıl oldu? bunların cevabı ülkenin son 30 yılı ve mevcut durumuyla açıklanabilir ama buna girmeyeyim.
  33. velhasıl odtü deyince eski romantizm falan aklıma gelemiyor, gelen varsa ne mutlu onlara.
  34. hayvan çiftliği
  35. george orwell disütopyası ve cermodern'de sahnelenen oyun. kitap konusu itibariyle ilgi çekici ve hayvanlar üzerinden kurulan analojinin de etkisiyle önemli. oyunun sahnelenmesinde oluşabilecek teknik imkansızlıkları bir yana bırakırsak, sahne dekoru ve oyunculukla kotarılması mümkün. erdal beşikçioğlu bunu başarmıştır. sahnenin eski bir depodan devşirilmiş olması (hem seslere hem de havaya etkisi), müziklerin ritim olarak insanı tedirgin eden ve alışılmışın dışında bir şeyler olacağı hissi yaratması (girişte oyuna çağıran müzik), sesler (eşeğin anırması, pratik domuzun histerik ifadeleri), oyuncuların kostümlerle hayvana benzetilmesindeki incelik ve doğallık oyunu izlerken insanın oyuna dahil olmasını ve farklı duygular hissetmesini sağlıyor. yalnız işlerin yolunda gitmemesi sonucu çiftlikte oluşan dramatik hava ve bu esnada çalan müzik biraz barda'nın sonundaki durumu anımsatmış ve aklıma serdar akar etkisini getirmiştir. yani ajitatif bir dram olmuştur. belki kitapta da böyle ama edebiyatta bunu gizlemek mümkün. beşikçioğlu oyunculuğa kadar bir ilk etki bırakmamıştır ama bu zamanla daha iyi olabilir şüphesiz. ayça eren ve seda bakan çoğu gözün kendilerini aradığını biliyorlardı ki biraz şaşkınlık ya da fazla göz kırpması vardı yüzlerinde. aslında yönetmenin onlara yer vermesinin sebebi de biraz popülerliklerinden faydalanmaktı ama olsun yine de tanıdık yüz görmek her zaman olmasa da iyidir. izlenmeye değer-3.75/5